top of page

PANİK BOZUKLUK VE BİLİŞSEL DAVRANIŞCI TERAPİ




PANİK BOZUKLUK VE BİLİŞSEL DAVRANIŞCI TERAPİ

 

Buğra KAL


Özet

 

Bu derleme çalışmasının amacı panik bozukluğu problemini tanımlamak, yaygınlığını ele almak, tedavide karşılaşılan zorluklara değinmek ve kanıta dayalı bir yaklaşım tarzı olan Bilişsel Davranışçı Terapi ile tedavisinin nasıl gerçekleşebileceğini irdelemeye çalışmaktır. Literatürün taranması yoluyla oluşturulan bu makalenin odağını panik bozukluk ve bilişsel davranışçı terapinin tedavi stratejileri oluşturmaktadır. Google Scholar, veri tabanında 2014-2024 yılları arasında konuya ilişkin Türkçe anahtar kelimelerin yazılmasıyla akademik çalışmalar taratılmıştır. Bulunan çalışmaların içeriğinde panik bozukluk hastaların tedavisinde BDT yaklaşımının etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada da BDT terapisinin ilgili bozuklukta kullandığı tedavi teknikleri, tedavi protokolleri, BDT’nin bu bozuklukta etkinliğini arttıran veya sınırlayan faktörler ve karşılaştırmalı çalışmalar tekrar gözden geçirilmektedir.

 

Anahtar Kelimeler: Panik bozukluk, Bilişsel Davranışçı Terapi, tedavi, teknik

 

GİRİŞ

 

Panik Bozukluk

PB kişilerin yaşam kalitelerini önemli derecede etkileyen ve işlevselliği büyük ölçüde bozan bir hastalıktır. Bu bozukluk beklenmedik panik atakların tekrarlaması ile karakterize olan bir anksiyete bozukluğudur (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014).

Kötü şeylerin olacağına dair beklentiler beraberinde yoğun korku ve endişe hissedilmesine neden olabilmektedir. Bu beklentiler ile ortaya çıkabilen panik bozukluğa bedensel belirtiler de eşlik etmektedir. Panik bozukluğunda ataklar 10-15 dakika ile bir saat arasında sürmektedir ve nöbetler halinde ortaya çıkmaktadır. Atakların süresi kişiden kişiye farklılıklar göstermektedir. Ancak genellikle 10-15 dakika içinde yoğunluğunun azalarak kaybolduğu bilinmektedir. (İskender, 2021).

 

Panik Bozukluk ve Panik Atak Arasındaki Farklılıklar

Clark (1986)’a göre panik bozukluk ve panik atak farklı şeylerdir. Panik atak, terleme ve çarpıntı hissetme gibi fiziksel belirtilerle duyumsanır. Bu belirtiler gün içinde yapılan spor aktiviteleri vb. etkinliklerde de ortaya çıkabilmektedir. Panik bozukluk hastalığında ise kişi normal fiziksel duyumları dahi tehlikeli olarak algılamaktadır. Algılanan bedensel duyumsamalar yanlış yorumlanabilmektedir ve kişiler sonuçta kaçınma veya farklı güvenlik tedbirleriyle davranış değişiklikleri sergilemektedir (Ak ve ark., 2020). Ani ve beklenmedik bir şekilde yaşanan panik atak karşısında kişiler “beklenti anksiyetesi” yaşarlarsa panik atağın panik bozukluğa geçiş yaptığı düşüncesi akla gelebilir. Ancak burada önemli olan ana belirleyici panik atakların tekrar eden seyirde görülmesidir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021).

 

DSM 5’e Göre Panik Bozukluk

Amerikan Psikiyatri Birliği DSM 5 tanı kılavuzuna göre panik bozukluk teşhisi koyulabilmesi için A, B, C ve D kategorilerinde yer alan kriterlerin karşılanması gerekmektedir.

A- Yineleyen ve aniden ortaya çıkan panik atakların dakikalar içinde zirveye ulaşması ve aşağıdaki maddelerin en az dördünün ya da daha fazlasının görülmesi gerekmektedir.

1- Aniden ortaya çıkan kalp hızında artış ya da çarpıntı

2- Titreme ya da sarsılma

3- Terleme

4- Soluk daralması ya da boğulma duyumu

5- Soluk tıkanması

6- Göğüs sıkışması veya göğüs ağrısı,

7- Bulantı ya da karın ağrısı

8- Bayılacak gibi hissetme, baş dönmesi, sersemlik, ayakta duramama

9- Ateş basması, üşüme, ürperme

10- Uyuşma (Karıncalanma duyumu)

11- Gerçek dışılık (derealizasyon) ya da kendine yabancılaşma (depersonalizasyon)

12- Denetimi yitirme ya da çıldırma korkusu

13- Ölüm Korkusu

B- Geçirilmiş en az bir panik atak sonrasında aşağıdakilerden birinin ya da her ikisinin yaşanması gerekmektedir.

1- Tekrar panik atak yaşanacağına dair sürekli ve yoğun kaygı.

2- Atakların tekrar edeceğine dair kaygıyla baş etmek adına uyum bozukluğu olan davranışlar geliştirme. 

C. Panik Bozukluğun herhangi bir maddenin etkisiyle veya başka bir sağlık problemiyle açıklanmaması gerekmektedir.

D. Panik bozukluk başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamaz (Köroğlu, 2015).

 

ICD-10’a Göre Panik Bozukluk

ICD-10’da ise panik bozukluğun tanı kriterleri şu şekildedir (Öztürk ve Uluşahin, 2020):

Kesin tanı için en az 1 ay içerisinde birden fazla ‘ağır otonomik bunaltı nöbetlerinin’ olması gerekmektedir.

Bu nöbetlerde:

a. Dış tehlikenin olmadığı zamanlarda kendini göstermeli,

b. Öncesinde tahmin edilebilecek ya da öncesinde bilinen başka bir durumla sınırlı olmamalı,

c. Ara dönemlerde ortaya çıkan bunaltı belirtilerinin fazla olmaması gerekmektedir (ayrım olarak ‘beklenti bulantısı’ durumu dışındadır).

DSM 5’te Panik Bozukluk, Bunaltı Bozuklukları adı altında ‘Panik Bozukluğu’ adıyla yer alırken ICD 10’da Başka Bunaltı Bozuklukları adı altında ‘Panik Bozukluğu (Paroksismal Bunaltı Nöbetleri)’ adıyla yer almaktadır (Paralı ve Karaaziz., 2024).

 

Panik Bozukluğun Yaygınlığı

Kişilerin yaşam boyunca en az bir panik atak geçirme olasılığı %10 olarak saptanmıştır (Üşenmez, 2022). Panik bozukluğun yaşam boyu yaygınlık oranı %1,5, ile %3 arasında farklılık gösterirken panik atak ise %3 ile %4 arasında farklılık göstermektedir. Panik bozukluğa ilişkin genetik yatkınlık olabileceği gibi birinci dereceden yakınlarda ortaya çıkma olasılığı 5 ile 8 kat fazla olabilmektedir. Panik bozukluğu olan hastaların intihar etme riskleri normal popülasyona göre daha yüksektir. Ayrıca bu hastaların %40’ında maddeyi kötü kullanma veya alkol bağımlılığı görülmektedir. Depresyon görülme oranı ise yaklaşık %60’lardadır (Oğuz Karamustafalıoğlu, 2011).

            Yapılan bir araştırmada panik bozukluğu olan hastaların ailelerinde %40 (24 kişi) oranında ruhsal bir hastalık olduğu belirtilmiştir. Ailede panik bozukluğu bulunma öyküsü %25, diğer anksiyete bozuklukları %5, somatoform bozukluğu %5 ve diğer hastalıkların görülme oranı %5 olarak saptanmıştır. Çalışma grubunda ilave tıbbi hastalık görünme oranı %40 olarak bulunmuştur. Grup içindeki panik bozukluğa ilişkin semptomlar en sık çarpıntı, huzursuzluk, ölüm korkusu, titreme/sarsıntı, ağız kuruluğu, ümitsizlik hissi ve çaresizlik hissidir. Bu belirtiler arasında en sık görüneni ise çarpıntıdır. Panik bozukluğun cinsiyet üzerindeki değişkenliğine bakıldığında kadınlarda görülme olasılığı erkeklere göre daha fazladır. Belirti dağılımında terleme ve kusmanın kadınlarda daha sık olduğu; şiddet açısından ise yine benzer bir şekilde kadınlarda daha fazla şiddette çarpıntı, titreme, uyuşma belirtileri olduğu saptanmıştır (Örsel, Güriz, Akdemir ve Türkçapar, 2003).

Panik Bozukluğu olan hastalar ve kardeşlerinin katıldığı bir araştırmada kişilere Anksiyete Durum Ölçeği uygulanmıştır. Anket sonucunda hastaların kardeşlerine göre anksiyete duyarlılığı anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeğinin sonuçlarına göre ise anlamlı bir fark bulunamamıştır (Bulut ve Uluğ, 2020).

PB belirtileri kültürlerarası farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin; kulak çınlaması, bir anda çığlık atma, boyun ağrısı vb. gibi farklı şekillerde belirtiler ortaya çıkabilmektedir (Kring ve Johnson, 2015).

Panik Bozukluğun da alt türleri bulunmaktadır. PB tanısı almış 48 kişide yapılmış bir araştırmada kardiyovasküler, gastrointestinal ve vestibüler, solunumsal ve bilişsel olmak üzere dört farklı tür bulunmuştur. Alt türlerde tedaviye yanıt verme olasılığının sosyodemografik özelliklere, hastalık şiddetine ve hastalık seyrine göre değişkenlik gösterdiği belirtilmiştir (Örsel, Güriz, Akdemir ve Türkçapar, 2003).

PB’nin ortaya çıkışını ve sürekliliğini sağlayan çeşitli psikolojik faktörler bulunmaktadır. Bu nedenle panik bozukluğu teşhisi koyabilmek için komorbid belirtileri ve değişkenleri iyi tanımlayabilmek gerekmektedir. Tedavide başarılı olmak için de kişilerin öznelliğine bağlı olarak planlamalar yapmak önemlidir. Psikoterapi ve farmakoterapinin birlikte kullanımı tedavilerin etkililiğini arttırabilmektedir (Paralı ve Karaaziz, 2024). Psikoterapilerde yaygın terapi yaklaşımlarından birçoğu PB ile çalışmaktadır. Günümüzde etkinliği açıkça gösterilmiş Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımı PB tedavisinde etkili bir terapi modeli olarak karşımıza çıkmaktadır (Yücel ve Karaaziz, 2023).

 

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), psikoterapi alanında en çok tercih edilen tedavi yöntemlerinden bir tanesidir. BDT, düşüncelerimizin, duygularımızı ve davranışlarımızı etkilediği üzerine vurgu yapan kanıta dayalı bir terapi yöntemidir. Terapötik ilişki bu yaklaşımın önemli vurgularındandır. BDT yaklaşımında temel olarak öğrenme kuramları, bilişsel psikoloji ilkeleri vardır ve insan davranışları ve psikopatolojileri bilişsel ve davranışsal yaklaşım ilkeleriyle açıklanmaktadır.

Kişiler sahip oldukları bilişsel altyapı nedeniyle karşılaştıkları durumları çarpıtabilmektedirler. Çarpıtmalar neticesinde olumsuz otomatik düşünceler ortaya çıkmaktadır. Olumsuz otomatik düşüncelere eşlik eden işlevsiz duygular vardır ve bu duygular beraberinde davranışları getirmektedir. Sergilenen davranışlar kişilerin bilişsel altyapılarının (şema) devam etmesine hizmet etmektedir. Şemalardan bir tanesi aktif olduğunda kişilerde var olan temel inançlardan kaynaklı bir anlam ortaya çıkmaktadır. Bu anlam biliş, duygulanım ve davranış ile etkileşime girmektedir. Ruhsal hastalıkların atak dönemlerinde de olumsuz şemalar aktifleşmektedir. Olumsuz şemaların yanı sıra başka zamanlarda olumlu şemaların da aktif olduğu bilinmektedir (Türkçapar, 2020).

BDT temel olarak 3 yapıya odaklanmaktadır:

1- Otomatik Düşünceler: Bilişin en yüzeye yakın kısmında yer almaktadır. Düşüncelerin akışını sağlayabilmek için sözel veya imgesel şeyler kullanılmaktadır.

2- Ara İnançlar: Otomatik düşüncelerin altında bulunmaktadır. Ara inançları belirlemek ve değişimini sağlayabilmek otomatik düşüncelere kıyasla daha zor olmaktadır. Ara inançlar “-meli”, “-malı” ve “eğer” gibi koşul veya zorunluluk bildiren ifadeleri içermektedir.

3- Temel İnançlar (Şemalar): Bilincin en alt katmanında yer alan temel inançlara ulaşmak ve değiştirebilmek diğer yapılara göre daha zordur. Koşulluluk yerine kesin yargılar içermesi nedeniyle ara inançlardan farklılaşmaktadır. Başlıca temel inançlar sevilmezlik, değersizlik ve çaresizlik şeklindedir. Olumsuz temel inançlar olduğu gibi olumlu temel inançlar da bulunmaktadır (Güler, Usluca, ve Yılmaz, 2021).

BDT yaklaşımında işlevsiz düşüncelerin işlevsel düşüncelerle yer değiştirmesi gerektiğine dair tedavi planlamaları bulunmaktadır. Tedavi ile kişinin hayatında önemli değişimler olduğu görüşü hakimdir.

 

Panik Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Terapi ile Tedavisi

BDT yaklaşımı panik bozukluğu açıklarken kişinin panik ataklar ile ilgili beden duyumlarını yaklaşan fiziksel, davranışsal veya zihinsel bir felaket işareti olarak yorumladığı şeklinde açıklama yapmaktadır. Kişilerin panik bozukluğa dair yatkınlıkları onların bedensel, içsel ya da zihinsel duyumlara karşı daha hassas olmalarına neden olabilmektedir. Fizyolojik değişimlere ilişkin tehdit içeren zihinsel şemalar aktifleştirilir ve algılanan duyumlar hatalı ve gerçekçi olmayan şekilde felaketleştirilir. Örneğin; kalp krizinden ölecek gibi olma otomatik düşüncesi kişilerin, bedenlerine yönelik olan dikkati ve kaygıyı arttırabilir. Belirtilerin şiddetinin artmasıyla birlikte bir “panik kısır döngüsü” ortaya çıkmaktadır. Panik atakların tekrar etmesi tekrar değerlendirme becerilerini zayıflatmakta ve ortaya “beklenti kaygısı” çıkabilmektedir. Beklenti kaygısı etkisi panik ve kaygınının kalıcılaşması üzerinde önemli rol oynamaktadır. Diğer yandan panik atak sonrasında geliştirilen kaçınma ve güvenlik arama (örneğin; yanında bir şey taşıma) davranışları da problemin süreklilik kazanma olasılığına katkıda bulunmaktadır. Kişiler bu tedbirleri kontrolü kaybedecekleri, bayılacakları ve kalp krizi geçirecekleri gibi felaket düşüncelerine karşılık almaktadırlar. İlave olarak kişiler kaçınma davranışlarıyla, panik atakları tetikleyebilecek içsel ve dışsal durumlardan uzaklaşmaya çalıştıklarında kısa vadede rahatlama hissedebilmektedirler ancak artan eylem eğilimleri kaygının yıkıcı ve kontrol edilemez olduğu fikrini pekiştirmeye neden olmaktadır.

Ortaya çıkan bu bozukluğun tedavisinde terapinin amaçları ise;

- Panik duyumsamalarına karşın ortaya çıkan tepkileri azaltmak,

- Felaket olarak yorumlanan şeyler yerine adaptif düşünceler oluşturmak,

- Kaçınma ve güvenlik davranışlarını ortadan kaldırmak,

- Kaygıya dair tahammülü arttırmak şeklindedir (Paralı ve Karaaziz 2024).

 

Panik Bozukluğun BDT ile tedavisinde 12-15 seans arasında belirlenmiş hedefe ulaşmaya çalışılmak hedeflenir. Süreçte psiko-eğitim, bilişsel yeniden yapılandırma, maruz bırakma, gevşeme ve ev ödevleri gibi gibi uygulamalar ve teknikler uygulanmaktadır. Terapist ve danışan terapi sürecinde aktif ve iş birliği içerisindedirler (Kılıç ve Alkar, 2021). İlk aşamada terapist hastanın var olan sorununu değerlendirmektedir. Sonrasında değerlendirme ve müdahale arasında geçiş için psiko-eğitim verilmektedir.

 

Panik Bozukluğa İlişkin Psiko-eğitim

Psiko-eğitimde panik atağın doğası ve döngüsü açıklanmaktadır. Burada amaçlar bilişsel yeniden yapılandırma yapılabilmesi için panik atağın kısır döngüsünün danışana anlatılması ve kalp krizi geçirilmesi ya da çıldıracak olma gibi beden duyumlarının yanlış yorumlanabildiğini fark ettirmektir (Köroğlu, 2015). Psiko-eğitim hastanın yanı sıra aileye de verilebilmektedir.

Değerlendirme ve psiko-eğitim kısmından sonra ikinci aşamaya geçiş yapılmaktadır. Bu aşamada danışanın ana semptomlarına özgü formülasyon yapılır ve belirlenen müdahaleler yapılmaya başlanır. Danışanın semptomları önemli ölçüde azaldığında ikinci aşama tamamlanmış olur ve artık danışan semptomların nüksetmesini önlemeye hazır hale gelir. Son aşamada problemin genelleştirilmesini, sürdürülmesini ve yinelemesini önleyecek tedavi teknikleri kullanılmaktadır. Bu aşamada tedavinin yoğunluğu azaltılmaktadır ve danışana daha fazla sorumluluk verilmektedir (Türkçapar; 2020).

 

Otomatik Düşüncelerin Elde Edilmesi

Danışanlardan en son yaşadıkları panik nöbeti hayal etmeleri istenmektedir. Bu müdahale ile kişinin yaşamış olduğu genel sorun daha spesifik bir pozisyona getirilmektedir. Danışan deneyimlediklerini detaylı bir şekilde anlattıktan sonra o anlarda aklından geçirdiği otomatik düşünceleri yakalaması beklenmektedir. Kişi o anı hayal ederken nöbet yaşamadığı için düşüncelerini yakalaması zor olabilir. Böyle zamanlarda terapist “tam o anlarda en kötü neler olabileceğini düşünüyorsunuz” gibi sorular sorarak düşünceleri netleştirmeye çalışabilir. Bazen bu ve benzeri müdahalelerle danışanın düşüncelerini açığa çıkarması yetersiz olabilmektedir. Böyle zamanlarda daha fazla deneyimi canlandıracak imajinasyon ve rol oynama teknikleri de uygulanabilmektedir. Bu sayede danışanın gerçekçi ve sıcak bilişlerine ulaşmak kolaylaşmaktadır. İlave olarak seans odasında da bu deneyim canlandırıldığı için danışanın duygudurum değişiklikleri yaşarken zihninden neler geçtiğine dair sorular sorulabilir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021).

 

Maruz Bırakma (Olumsuz Duygu Yaratan Uyaranın Üstüne Gitme)

            Maruz bırakma yöntemi korku veya kaygı uyandıran tepkileri azaltabilmek için uygulanan etkili bir terapi tekniğidir. Bu teknikte durumlar, yerler, nesneler, fikirler ya da anılar gibi korku duyulan uyaranların üzerine gidilerek metodolojik bir şekilde yüzleşme hedeflenir (Aydın Yeral, 2024). Maruz bırakma yöntemi kendi içinde yaşayarak maruz bırakma, imgesel maruz bırakma, yapılandırılmamış maruz bırakma, beden-duyumsal maruz bırakma, anımsatıcılara maruz bırakma ve karşıt tepki geliştirme yöntemleri olarak farklılaşmaktadır. Panik bozukluğun tedavisinde maruz bırakma yöntemi, danışanın yavaş yavaş kendisinde paniği tetikleyen veya tetikleyeceğini düşündüğü uyaranlarla baş edebilmesine alan açmaktadır. Özellikle panik bozuklukta kullanılan maruz bırakma teknikleri panik atağa neden olan ve sürdüren bedensel duyumlar üzerine yapılmaktadır.  Ayrıca maruz bırakma yöntemi ile kişilerin işlevsel olmayan kaçınma ya da güvenlik arayışı davranışlarını da önlenmeye çalışılır (Köroğlu, 2011).

 

Tedaviyle İlgili Bilgi Verilmesi

BDT uygularken danışana bu tedavinin neden uygulandığını ve probleminin ne olduğuyla ilgili bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Özellikle de panik bozukluğu olan danışanlarla çalışırken onlara bunun ne olduğunun detaylı bir şekilde anlatılması davranışların ve düşüncelerin değişimi için gereklidir. Bozukluğun bilişsel modeli anlatılırsa danışan düşüncelerinin duygularını ve davranışlarını nasıl etkilediğini daha iyi bir şekilde anlayabilir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021). Tedavinin mantığı ve ilerleyişi ve davranışların altındaki duygular danışana çeşitli örnekler üzerinden anlatılmalı ve danışanların da kendi öykülerinin bu açıdan düşünmeleri istenir (Akyüz ve Karaaziz, 2024).

 

Dikkatin Başka Yöne Çevrilmesi

Panik bozukluğu olan danışanlar diğer insanlara göre beden duyumlarını daha hassas bir şekilde hissedebilir ve bunlara daha duyarlı olabilirler. Bu yüzden bu kişilerin tedavilerinde dikkatlerini kendileri dışında bir şeye yöneltmelerini sağlamak gerekebilir. Herhangi bir sıkıntı halinde yaşanacak vücut belirtisinde fazla bir tehlike hissetmeleri başka bir şeye dikkatlerini vermeleri şekilde önlenebilir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021). Danışanlar panik esnasında dikkatlerini başka bir şeye vererek panik durumlarını kontrol edebilir ve bu sayede daha az sıkıntı yaşayabilirler (Akyüz ve Karaaziz, 2024).

 

Olumsuz Otomatik Düşüncelerin Değiştirilmesi

BDT yaklaşımında olumsuz otomatik düşüncelerin değiştirilmesinde Sokratik sorgulama yöntemi kullanılır. Bu hem seans esnasında hem de seans sonrasında ev ödevleri verilerek bu yöntem uygulanabilir. Sokratik sorgulama yöntemi düşünceleri değiştirmek için sorulan çeşitli sorulardan oluşur. Panik esnasında vücut duyumlarına aşırı odaklanmış kişiye bu vücut duyumlarının altında başka hangi nedenler yapabileceği ya da bunun bir kalp krizi belirtisi olduğuna dair kanıtlarının neler olabileceği gibi sorular Sokratik sorgulama tekniğine örnektir. Danışanlar başkalarını değerlendirirken daha nötr bir duruş sergileyebilirler. Fakat iş kendilerine geldiklerinde daha olumsuz senaryolar kurma eğiliminde olabilirler. Panik esnasında başka bir arkadaşınız olsaydı ne düşünürdünüz gibi sorularla danışanın durumu dışsallaştırması ya çifte standart uygulamasının önüne geçilebilir. Danışanın dikkatini hislerine değil gerçeğe çekmek de önemli olacaktır. Çünkü özellikle panik bozukluğu olan danışanlar vücut duyumlarına çok önem atfettikleri için hislerini gerçek olaydan daha fazla dikkate alabilirler. Örneğin, panik esnasında gerçekten kalp krizi geçirdiklerini düşünebilirler. Gerçekten kalp krizi mi geçiriyorlar yoksa hisleri onlara böyle mi söylüyor sorusu önemlidir.

Bir diğer sorgulama yöntemi de aşağı ok yöntemidir. Bu sorgulamanın amacı düşüncenin altındaki ara inançlara ve şemalara erişebilmektir. Olumsuz otomatik düşüncenin altındaki esas nedene ulaşabilmek amaçlanır. Sokratik sorgulama yöntemi ile bu inançların doğruluğu sınanır (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021).

 

Davranışı Test Etmek: Davranış Deneyleri

Olumsuz otomatik düşünceleri değiştirmenin bir diğer yolu da davranış deneyleridir. Birey olumsuz otomatik düşüncelerini fark ettikten sonra bunları değiştirmek için çeşitli davranış denemeleri yapar. Böylece düşüncenin doğruluğunu sınayarak farklı bir davranış şekli ortaya çıkarılmaya çalışılır. Kişi normalde sıkıntılandığı bir duruma kendini bir nevi maruz bırakır. Panik bozukluğu olan danışanlarda bu örneğin hızlı hızlı nefes alıp vererek bir nevi panik atak durumuna geçmektir. Birey böyle bir duruma girerek bunun sadece bir vücut duyumu olduğunu deneyimler. Amaç deneyimle birlikte bunun gerçek bir kalp krizi veya hastalık belirtisi olmadığını görebilmektir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021).

 

Kaçınmalardan Kurtulmak

BDT yaklaşımına göre panik bozukluk vücut duyumlarının ve zihinsel durumların felaketleştirilmesi sonucunda oluşmaktadır. Kişiler bu felaketleştirme sonucu hissettikleri sıkıntılı durumlardan da kaçınma davranışı gösterebilirler. Kaçınma davranışı bir güvenlik arama biçimidir. Panik atak durumlarında bu duruma sebep olan etkenlerden kaçınma davranışı görülebilir. Fakat bu durumlardan kaçındıkça düşüncenin ve duygunun değişmesi için yapılması gereken davranış deneyleri de uygulanamamış olur ve kaçınma davranışı da pekişir. Tedavide bu kaçınma davranışlarının ortadan kaldırılması amaçlanır. Aşamalı bir şekilde kaçınma davranışı gösterilen durumların meydan gelmesi sağlanır. Ev ödevleri de bu konuda danışana yardımcı olur. Panik durumunda aslında kötü bir şey olmadığını gördükçe danışan, bu durumdan kaçınmayı bırakabilecektir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021).

Kişi korktuğu ya da sıkıntı duyduğu duruma maruz bırakıldığında ilk başta her ne kadar sıkıntısı artmış gibi görünse de zaman içerisinde gerçekliğe uygun olmayan bir bedensel tepki verdiğini anladığında sıkıntısı azalacaktır. Örneğin, asansör korkusu olan biri panik esnasında gerçekten kalp krizi geçirmediğini gördüğünde asansöre binmekten artık eskisi kadar kaçınmayacaktır. Danışanın kaçınma davranışını azaltması da kaygı seviyesinin azaldığı anlamına gelebilir (İskender, 2021).

 

Yöntem

Bu makale derleme yöntemi ile hazırlanmıştır. Herhangi bir saha çalışması ya da ölçek kullanılmamıştır.Hazırlanan bu çalışmada, 2010 yılından 2024 yılına kadar olan sürede Google Scholar veri tabanında Türkçe olarak yayınlanmış, ilgili anahtar kelimelerle (panik bozukluk, bilişsel davranışçı terapi, tedavi) özet ve tam metnine erişim sağlanabilen derleme ve araştırma makaleleri incelenmiştir. Tarama esnasında başlık ya da özet sınırlandırılması yapılmadan makalelerin tüm alanlarına ulaşılması istenmiştir. Çalışmaların özetinde ilgili bilgilerin yer aldığı çalışmalar ayrıştırılmıştır.

 

Bulgular

Makale taramalarının sonucunda BDT yaklaşımının panik bozukluğu olan danışanların tedavilerinde etkili olduğunun görüldüğü araştırma sonuçlarına rastlanmıştır. Panik bozukluğu olan danışanların tedavisinde maruz bırakma, bilişsel yeniden yapılandırma, nefes egzersizleri, davranış deneyleri ve psiko-eğitim gibi çeşitli etkenlerin etkisi yukarıda açıklanmıştır (İskender, 2021).

Literatürde panik bozukluğu olan danışanların tedavisi için iki tür tedavi olduğuna rastlanmıştır. Bunlardan biri psikofarmakolojik tedavidir. Bir diğeri ise psikoterapidir. Psikoterapi yöntemleri arasında BDT yaklaşımı da etkili bir tedavi yöntemidir. Bazı çalışmalarda psikoterapinin bazı çalışmalarda ise psikofarmolojinin öneminin vurgulandığı görülmüştür. Literatür tarandığında vaka çalışmalarının daha fazla olması gerektiği görülmektedir (Güler, Usluca ve Yılmaz, 2021).

BDT yaklaşımına göre panik atak özellikle bazı vücut duyumlarının ve zihinsel bazı durumların felaketleştirilmesi ile başladığı için bunları değiştirmek ana hedeftir. Bu yüzden yanlış yorumlanan uyaranlar üzerinde çalışılır. Yanlış yorumlanan uyaranlar karşısında kişi bu sıkıntılı durumlardan kaçınmak ister ve gittikçe bu durumlar ve kaçınma davranışı pekişir. Bu sebepler BDT bu güvenlik arayışı belirtilerini inceler ve kaçınma davranışını engellemeye yönelik müdahalelerde bulunur. Panik bozukluğu olan danışanlara öncelikle panik bozukluk ve nedenleri açıklanır. Psiko-eğitim sayesinde kişi durumuna dair bir farkındalık kazanır. Bu farkındalıkla beraber kişinin yanlış yorumlarında dair bilişsel bir yeniden yorumlama yapması beklenir. Zamanla da kişi gerek ev ödevleri gerekse seans esnasında sıkıntılı duruma maruz bırakılır. Bu sayede örneğin nefes almada zorlandığında kalp krizi geçiriyor hissinin gerçek olmadığına dair farkındalık kazanması hedeflenir. Sıkıntılı duruma maruz kalındığı esnada normalde yapacağı gibi kaçınma davranışı söz konusu olmaz. Kaçınmaları önleyerek tedavi için adım atılır. Danışanın deneyimi yeniden çerçevelenmiş olur (Ateş ve Arcan, 2018; İskender, 2021).

 

Tartışma ve Sonuç

Literatür incelendiğinde BDT yaklaşımı ve panik bozuklukla ilgili fazla sayıda çalışmaya rastlanılmıştır. Fakat vaka çalışmalarının az olduğu söylenebilir. Vaka çalışmalarını içeren çalışmalarının artması bir öneri olarak sunulabilir. BDT yaklaşımının panik bozuklukta etkili olduğunu gösteren çok fazla çalışmanın olduğu görülmüştür. Psikoterapide felaketleştirilen yanlış yorumlanan uyanların çeşitli tekniklerle yeniden çerçevelenerek bilişsel yeniden yapılandırma sayesinde değişim ve dönüşüm elde edilmektedir.

BDT yaklaşımın sınırlılıkları arasında tedavinin sonucunda elde edilen kazanımların uzun süre boyunca sürüp sürmeyeceğinin bilinmemesi vardır. BDT yapılandırılmış ve belirli seans süreleri bulunan kısa zamanlı bir terapi yöntemidir. Ancak bazı çalışmalar bazı danışanların daha uzun süreli tedavilere ihtiyaç duyduğunu göstermektedir (İskender, 2021). Literatüre katkıda bulunmak isteyen kişilere bu doğrultuda bir çalışma yapmaları önerilebilir.

 

KAYNAKÇA

Ak, M., Karpınar, İ., Atmaca, M., Erkan Yüce, A., Güler, Ö., Kesici, İ., ve Kumsar, N. A. (2020). Klinik uygulamada bilişsel davranışçı terapi. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

 

Akyüz S. ve Karaaziz M. (2024). Panik bozukluğunda bilişsel Davranışçı terapi: Bir vaka sunumu. International Journal of Humanities and Education, 10(22), 97-120.

 

Amerikan Psikiyatri Birliği (2014). Ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal elkitabı (DSM 5). E. Köroğlu. (Çev.). (5. Baskı). Ankara: HYB Yayıncılık.

 

Ateş N. ve Arcan K. (2018). Panik bozuklukta bilişsel davranışçı terapi: Bir olgu sunumu. Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 5(3), 61-78.

 

Aydın Yeral, Ş. (2024). Panik bozukluğu tedavisinde bilişsel ve davranışçı psikoterapilerin etkinliği. International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR), 11(103), 01–14. https://doi.org/10.5281/zenodo.10616513

 

Güler, K., Usluca, M.,  ve Yılmaz, M. (2021). Panik bozukluğun bilişsel davranışçı tedavisinin incelenmesi. Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Dergisi, 1211-1222.

 

İskender, N. N. (2021). Panik bozukluğun tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ve göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme: Literatüre kısa bir bakış. (Doktora tezi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).

 

Kılıç, H. S., ve Yalçınkaya Alkar, Ö. (2021). Panik bozukluk için bilişsel davranışçı terapi süreci ve sonucunu yordayan faktörler: Değişim mekanizmalarına bir bakış. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 10(3), 315-329.

 

Köroğlu, E. (2015). DSM-5 tanı odaklı klinik psikiyatri. Ankara: HBY Yayıncılık.

 

Köroğlu, E. (2015). Psikiyatri başvuru elkitabı (3. Baskı). Ankara: HYB Yayıncılık.

 

Kring, A. M., & Johnson, S. L. (2015). Anormal psikolojisi (M. Şahin, Çev. Ed.). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

 

Leeds, A. M. (2012). EMDR treatment of panic disorder and agoraphobia: Two model treatment plans. Journal of EMDR Practice and Research, 6(3), 110-119.

 

Paralı, H. ve Karaaziz, M. (2024). Panik bozukluk ve BDT üzerine derleme: Bir olgu sunumu. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 17, 1-26.

 

Oğuz Karamustafalıoğlu, H. Y. (2011). Depresyon ve anksiyete bozuklukları. Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni, 45(2), 65-74.

 

Örsel, S., Güriz, O., Akdemir, A., ve Türkçapar, H. (2003). Panik bozukluğu alt tiplerinin belirtiler açısından araştırılması. Klinik Psikiyatri Dergisi, 6(4), 204-212.

 

Türkçapar, H. (2020). Bilişsel davranışçı terapi: Temel ilkeler ve uygulama. İstanbul: Epsilon Yayıncılık.

 

Üşenmez, T. Y. (2022). Panik bozukluk tanısı alan bireylerde bilişsel davranışçı terapi temelli psikoeğitimin psikolojik iyi oluş ve stresle başa çıkmaya etkisi (Doktora tezi, İnönü Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü).

 

2 (2023). Bilişsel davranışçı terapinin panik bozuklukta ele alınması: Vaka sunumu. Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Dergisi, 5(1), 45-55.

 
 
 

Comments


Psikolog Buğra Kal
 

psk.bugrakal@gmail.com​
 

  • Instagram
  • YouTube

©2024, Psikolog Buğra Kal tarafından kurulmuştur.

Her hakkı saklıdır.

- Kadıköy Psikolog- Psikoterapist 

bottom of page